7 Şubat 2010 Pazar

Bazı cevaplar için bazı sorular...


Yaşadığım düzenin üzerine kurulmuş çarpık umutlar... üzerine söylenecek o kadar cümleler var ki 'oysa' diye başlayan.. -ki bilinir biliyorlarsa eğer- 'oysa' ile başlayan cümlelerim öyle çaresiz ki.. daha çok soru sorma vakti mi?! sorgulamalımıyım?! peki.. en temel soru(n)larda tıkanıyorum o zaman, sanki en büyük heveslerim boğazımı tıkamamış gibi...
1- umutları çöpe at(
ma)maktan bahsedildiğini duyuyorum.. umutların bizi çöpe attığını düşündükçe...
2- adalet mi diyorum kendi kendime.. ölüm olan yerde adalet mi olurmuş...
3- yaşadıkça yaşamanın ne demek olduğunu unutuyorum. ölüm bile hatırlatamıyor artık..
4- ölümün tek hatırlattığı 'yalnız kalmak'
sa artık..-yalnız bırakmaksa ya da- ölmenin vaktimidir?
5- acılar bile parayla ölçülebiliyorsa artık.. soruyu sormaya cesaret bile edemiyorum..
6- cesaret de ayrı sorun.. bu noktaya bizi cesaretimiz
getirmemişmiydi?
7- çok mu olmuşum zamanında.. sanırım çok olmaya başlıyorum..
8- bu dünyadaki sevgi denen şey, diğer
herşeye rağmen mi var? yoksa diğer herşey sevgi için bizim ödediğimiz bedel mi?
9- çok olsam ne çıkar? ne kadar para alırlar çok olduğum için benden?-
heralde olduğumdan fazlasını almazlar--yok kesin alırlar-
10- yine de bütün bu sorulara rağmen bütün sevdiklerim
herşeyden değerli geliyorsa bana yavaş yavaş dirilmenin vaktimidir?....;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder