29 Haziran 2011 Çarşamba

'Kimseye yakın hissetmemek,
ve aynı zamanda herkese yakın gibi davranmak'

Kimi kandırıyorsun?

Kim kimi kandırıyor?,

İnsanlar söyleyeceklerini,

yüzlerine söyleseler ya,

daha sorunsuz bir dünya olurdu,

birbirimizin yüzüne 'özür dilerim'i bırak,

Seni seviyorum bile diyemezken,

dürüst olmamakla itham ediyoruz,

yine biz birbirimizi...

27 Haziran 2011 Pazartesi

değişim zor şey!

bir yerlerde bir şeyler sabit kalıyor olmalı muhakkak,

değişmemeli günden güne bir şeyler artık. misal;

güneş ya batmalı hep, ya doğmalı.

Bir var, bir yok olmamalı.

Durmalı bir şeyler yerli yerinde,

giden gelmeli. misal;

zaman durmalı tam gitme anlarında.

insanlar en saf hüzünlerini yaşamalı.

misal gerçek olmalı. misal,

güneş hep doğmalı.

ne gitmeli ne de kalmalı,

dönmeli. misal,

bir şey yapılmak zorunda olmamalı.

isteniyorsa yapılmalı .misal,

gidilmemeli, gidilmek istenmiyorsa,

ya da kalınmamalı zorla,

ne isteniyorsa o olmalı.




kendimize gelmelerimiz

Kendimi, kendim gibi ve kendimle yaşamak arzusu...
ruhsuz yaz akşamlarında,

deniz, bilirkişisidir ayrılıkların ve tüm birleşmelerin.

O birleşmeler ki,
ikinin içinde bir olmaktan gelme,

ve bire ait olma telaşındaki başka birilerine doğru gitme,

nihayet, denize karşı kaskatı kesilmelerimizde bitme.

bir üşüme, bir terleme ve bir 'seni seviyorum' dan ibaret,

yaz aylarında insanoğlunun tüm korkusu.

ruhsuz yaz akşamlarında, kaskatı kesilmelerimizden ibaret,

düşünce labirentlerimizde kaybolurken,

derin nefes almalarımızdan ibaret,

kendimize gelmelerimiz

ve gitmelerimiz tekrar,

serin güz akşamlarına doğru...




22 Haziran 2011 Çarşamba

mut yokuşundan iniyorum.

sağda rüzgar,
solda güneş!

zincirleme haykırışlar duyuyorum,

az önceydi bir köpek havlaması
şimdide bir kedi...

herkes bir suçlu peşinde,
bir katil,
zanlısını arıyor.


bir yağmur damlası başına kaç insan düştüğünü hesaplıyorum,
kalabalık aşağıda,
yukarıda yağmur,
bir ıslanma telaşı sarmış, ayrılığımızı.

Tam ortasındayım yokuşun,
beride kaldı toprak kokusu,
sımsıkı sarıyor boynumu rüzgar,
üşüyorum...

Son otobüsü kaçırıyormuşçasına koşuyorum.

Kalıntıdır...




suya sabuna dokunmadan yazılmıyor pek,
kalemimi sorgulamakla
hayatımı yontmak arasında kayboluyorum
kendimden sakınıyorum bi yerde,
bi yerde, birine sığınıyorum.
bazen kaçıyorum bi şeylerden,
bazen, üstüne gidiyorum bile bile
birşeylerin.-bazen birilerinin-
görmesem diyorum oysa,
gelmeseler üzerime,
yaşasak biz öylece,
süzülürcesine,
yayvan, akışkan ve hızlı aksa hayat,
suya sabuna dokunmadan?
öylece yaşasak...


21 Haziran 2011 Salı

şşt!
çok uzakta kaybetmeler var duyulmamalı...
gördüğünü görmesin yalnızlıklar,
başına üşüşmesin...

şşt...
umutsuzluk artık satmıyor yalnızlığını,
konuştuğunu bilmesin diğer yalnızlıklar,
başına üşüşmesin.

şşt?
dinle, geçmişten biri bağırıyor,
've sonsuza dek...'
sonsuz diye bir şey yoktur. aman ha
bildiğini anlamasın sonu gelecek olanlar
başına üşüşmesin.

sakın ha,
yazık olur yalnızlığına...

17 Haziran 2011 Cuma

gerçeği söyleseydim?

'isimsiz şiirlerin, kaybolmuş mısralarındayım' desem,
mısralarımı çok sıkıcı bulurdunuz.
ama ben size yalan da söylemesem biraz,
sıkıcı olmak uğruna.
ve git gide daha sıkıcı olsam,
doğrucu olduğum için dinler miydiniz beni?
ve daha da sıkıcı olsam git gide,
taşlama merasimlerinizden nasibinizi alır mıydım ben de.

gel gelelim, kayıp mısraların, tanıdık yüzlü şairlerinden selam getirdim desem,
hangisi gelirdi aklınıza,
daha da önemlisi,
lütfeder miydiniz?
-neye?-
bir selam göndermeye, belki bir şiir okumaya,
lütfeder miydiniz?

peki hangi şair gelirdi aklınıza,
Attila ilhan gelse muhtemeldir,
'ben sana mecburum' deseniz,
ve bir cananı ansanız, yarım,
gözlerinizi kapatıp,
en fazla bunu mu yaparsınız?

oysa nasıl bildik ki biz onları,
nasıl bildik biz attila ilhan'ı?

-sanki sokaklarda ittihatçı namluları,
sanki geceyi sehpalar ayakta tutuyor,
bu giden gemi sinop sürgünlerini götürür,
bu kapanan kapı dövülecek olanın arkasından,
sen ise çoktandır kurşuna dizilmişsin, nedendir bilmezsin-

Gerçeği söyleseydim, sıkıcı mı bulurdunuz?



.

Kedilerine de alıştım buraların. yokuş inişlerinde ve çıkışlarında apayrı iki hikaye yaşanır bu sokaklarda. bu yokuşların bir sabah inişleri vardır, bir akşam 5 çıkışları. inişleri vardır geceyarıları, ve çıkışları vardır güneşin doğuşuna yakın.

Hikayelerine de alıştım buraların, bir boğaz manzarası eşliğinde yaşanıyor hayat. dışı sizi, içi kimi? yarını düşünmeye izin olmayan sokaklarda, yarın olurken bütün gece lambaları arızalıdır, bir boğaz manzarası eşliğinde.

Biz zamanlar, şairler çıkarmış sokakların, dedikodu kazanına da alıştım. Burada hayat başkalarının hayatlarında avutuluyor. çöp torbalarından anlaşılıyor ya insanların zenginliği, ona yanarım, bir zamanlar bir şair çıkarmış sokaklarda...

'ayıptır söylemesi vakitsiz üsküdarlıyız abiler!!'

4 Haziran 2011 Cumartesi

p.

insanların seni senden talep edişlerinde,
kayıtsız kalır ya insan,
parçalara bölündükçe, -küçüldükçe-
bir paçavra olup kalıyoruz.