(cebindeki silahı çıkarır ve seyircilere doğrultur.)
Aramızda silahın patlamasını isteyenler var mı?-tehditvari hareketlerle, ortamı olabildiğince germeye çalışarak- bakın bu silah elbet patlıycak. gelin en az zararla çıkalım bu işten. söyleyin bana bu silahın patlamasını isteyen var mı? Hanımefendi siz? sanki kocanızdan nefret ediyormuş gibi duruyorsunuz. sizi bu dertten kurtarabilirim.
-silahı havaya doğrultur, bir tane havaya sıkar,. ardından az önce silah doğrulttuğu kadına dönerek-
Tanıdığım iyi bir boşanma avukatı var. size telefon numarasını verebilirim.
-sahnede dolaşmaya başlar, anlatacak bi derdi vardır-
hayat bize hep kurallar dayatıyor, kuralların gerçeklikle ilişkisini kurmadan o kurallara uymak, onlara göre hareket etmek zorunda kalıyoruz. bir süre sonra bu kurallar bizim gerçekliğimiz oluyor. Örneğin, bir silah var, sahnede. dolayısıyla bu silah elbet patlayacak, bu fikri gerçek kabul edip ardından oyundaki hangi karakterin öleceğini düşünmeye başlıyoruz. Oysa gördünüz, silah varsa ölüm vardır veya olacaktır demek, bu tip toptancı kabuller bizi bu hale getiriyor. toptancı.
-Sahnede bulunan fırına doğru ilerleyerek-
Şimdi burada fırın var diye ben size kurabiye pişirecek miyim? sanıyorsunuz.- o sırada kurabiye hamurlarını tepsiye dizmeye başlar-