15 Temmuz 2011 Cuma

Ve ben,
bir şiire aşık oldum,
bir güneşin doğuşu ve kemana,

yani belma sebile
yani zaten olana

ve aklımızda kalsın,
herkesin bir belma sebil'i olurmuş şu hayatta...

14 Temmuz 2011 Perşembe

Önümüzde bizi bekleyen şeyler var;

Daha dipte, daha karanlıkta,
daha küçük umutlar besleyeceğiz.

daha yuksek riskler alacağız,
gulumsemek uğruna..
belki guzel olana kavusma uğruna,
buyuk kayıplar vereceğiz.

'eksik' kalmıslar kapımızı çalacak elbet bir akşam,
'yarım' kalmışlar eşlik edecek uykusuzluklarımıza,
ve biz,
ve biz ve balıklar,
ve balıklar ve deniz,
genel anlamda 'biz'
yani dar anlamda 'ben'
'eksik' anlamda seni
tamamlayacağız bir fotoğraf karesinde...



Arkamızda kalan şeyler var;

Bir bayram şekeri; yere düşmüş,
Kitaplar dolusu okunmamışlıklar,
Gözler dolusu bakılmamışlıklar,

özlemler geçmişte kalan.
artık özlemeye cesaret edemediğimiz,

'hiç bir şeyin yoksa kaybedeceğin birşey de yoktur'

Bu sefer kaybedilecekler var;
Asla kazanamayacaklarımız uğruna,
kaybedeceklerimiz var.
Kendi pişmanlıklarımızı,
kendimiz yazıyoruz kaderimize.

Özlemler; geçmişte kalan,
artık özlemeye cesaret edemediğimiz..



13 Temmuz 2011 Çarşamba

en büyük umutsuzluğa dair.

'Özgürlük'
sorumluluklarıyla birlikte elbet,
Başkasının seni kısıtlamasından kurtulmakla beraber,
yeterince güçlü değilsen eğer,
kendi kendini kısıtlamaktır özgürlük.

En büyük tembellik değil belki,
ama en büyük umutsuzluk benimki...


9 Temmuz 2011 Cumartesi

Kendi kendisine şarkılar söyleyerek ilerliyordu. Bir melodidir gidiyordu. sesi güzel değildi ama kötü olduğunu da kimse iddia edemezdi. Artık insanlar o yolda yürürken bakmıyorlardı ona. 'Eskiden' bakarlardı. Çünkü yaşadığı yer küçük bir yerdi ve oradan ayrılalı yıllar olmuştu. Herkesin herkesi tanıdığı yıllardan kalmaydı o şehirde...

Şurada diye geçirdi içinden, okulum dedi. 2 dk sonra, Gidemediğim okul da şurada dedi. En yakın arkadaşım şurada oturuyordu dedi. Bir anı bahçesinde dolaşır gibi dolaşıyordu şehrin evrim geçirmiş sokaklarında. Her ne hikmetse 'ev'ler değişmemişti...

Bütün insanların ona tanıdı geldiğini düşünüyordu. Yol boyunca düşündü, kimi nereden tanıdığını. Hatırladığı isimler vardı, yüzler, sokaklar... Ve onu artık tanımayan bir şehir..



acı, ama basit

Güvenme konusunu halletmiştik!
Güveni anlatmıştık hani,
açıklamıştık uzun uzadıya,
akıllıya anlatırcasına,
uğraşmıştık şöyle bir;

hani demiştik;
en güvendiğin zaman,
en dikkatli olman gereken zaman.

Sonra biz, anlaşmıştık da bu konuda,
sözler vermiştik, güvenmiştik sözlerimize,
birkaç kelimeye bağlamıştık birbirimizi,
yani
güvenmiştik.
yani
ben
güvenmştim...

Ama yaşadıkça öğreniyor insan,
kağıda mürekkep akıtmakla da öğrenilmiyor,
kitaplar başında kambur kalmakla da.
yaşadıkça öğreniyor.

Kıssadan hisse,

İnsanlar bağlı birbirlerine,
Sevgileriyle de değil hem de,
güvenmeleriyle ağlılar birbirlerine.
Yani ben;
Sana güvendiğim derecede bağlıysam,
sen bana muhtaç olduğun kadar yakınsın.
acı ama basit yani.
Bizse romantik dünyamızda kendi karantinalarımızın içinde,
cenin pozisyonunda yaşayaduralım...
acı ama basit.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

olmuş olan olacak

Olmasını istemekten,
olanı kabullenmeye doğru,
Yeni nesil umutlarımız,
'baştan aşağı bir yenilenme çabası'
ve beraberinde gelen yakılmışlar...

Gemiler yakarak,
Ve küllerinden sallar yaparak,
su üstünde kalma çabası bizimki..
Olmasını istemekten çok,
olanı kabullenmek çabası...

Yakılmak ama batmamak,
'işte bütün mesele bu'