28 Ağustos 2011 Pazar

sekizbinyüziki

Ben 'sekizbinyüziki'den fazlasıydım.
an rakamlardan arınma vaktidir,
Belki, bir ihtimal yeniden,
bir,
ben olma vaktidir.

Değişmeyen tek şeyin,
bir şeyler götürmek olduğu,
Yolun yokuş olduğu,
bıçağın ustura,
usturanın kasap olduğu,
yani,
kimin ne B.O.K.
olduğu
belli olmayan
6 yılın sonunda siz,
'Vaadedilen ağustosta'
bensiz,
bense kendi kaderimde
kimsesiz
-bu son cümlede bir anlatım bozukluğu
var şüphesiz-

sekizbinyüziki'den arta kalan,
Ayak izi,
asker postalı,
ve birkaç haftasonu cezası
-ki sakarya caddesi çirkin kadınların kabesidir-


Kendi kendisine geçiyor zaman,
hafıza kendi kendisini siliyor,
-bir gölde bir balık kendi kendini zehirlerken,
bir askeri okulda tuvalet eğitimi yarım kalıyor
nöbetçi uyumuş, devriye nöbette-

hem siz bilirmisiniz ki,
bir tüfek patladığında nasıl ses çıkarır?
bilirsiniz, bilirsiniz!
Pekiii
bilirmisiniz siz, 15 yaşında bir erkek çocuğu nasıl ağlar?
bilmezsiniiiz nası bilceksiniz?
ah ulan siz siz siz siz....
şu sicil numaralarından ibaret olanlar lar lar lar lar...
kaç küfür yediniz bugüne kadar dar dar dar?

Sekizbinyüzikiden ikibin onbir çıkınca kaç kalır?

-Bando Okulları Komutanlığı 2011 Mezunları adına,
Mezuniyet anıtı olursa eğer bir gün onun için,
yok olmazsa,
2. kısmın duvarına kazınmak için,
yazılmıştır-


26 Ağustos 2011 Cuma

Bırakamayışlarına hapsolduğunda,
tutmaya çalış.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Durdu, kadının karşısında adam
Denize karşı durur gibi durdu,
ve rüzgarı arkasına almış gibi,
ayaktaydı kadın.

-söylenecek şeyler vardı-

Atar damarından duyuluyordu adam,
yumruk yaptığı sağ eline sıkıştırdı
anlamlarını
ve duyguları
tıkadı damarlarını
adamın

-susulacak zamanlar vardı-

her şey iki göz kırpmasıyla sonlandı
gözünü kırpmadan,
öldürebilirdi kendini oysa.
göz kırpması
-milat-
önce
ve sonra...

Her şeye bir göz bebeğinin
bir bakışı anında karar verdi adam.
-susulacak zamanlar vardı-

Ve adam,
sustu...
güneşin batışını izleyen
bir sokak kedisi asaletiyle sustu,
aç ve yalnız.

19 Ağustos 2011 Cuma

plastik çiçekler ve ben

  • ve plastik çiçekler
  • bir dünyanın en gerçekçi
  • imgelerinden biridir

    -çağımın aklında plastik çiçekler açıyor-

    • plastik çiçekler imgesini bayatlamadan buzluğa atmaya ne dersin
    • böyle değerli bi imge kullanılmasın artık istiyorum
    • unutulsun
    • sonra
    • yeniden keşfedilsin
    • sonra yine unutulsun
    • sonra yine keşfedilsin
    • ta ki plastik çiçek üretimi yasaklanana kadar

      -çiçeğin imgesi kaybolduktan sonra yani-

      • hayır
      • çiçeğin imgesi orda dursun
        • üzerine şiir yazılmayan çiçekler vardır bence hala
        • ama plastik çiçekler
        • yapaylığın simgesi olmakta ya şu unumuzde
        • bu simgeleme bir guzellik de barındırıyor ya içinde
        • ben guzelliği diyorum işte buzluğa atalım unutulsun orda
        • çünkü yapaylığın yanındaki
        • en büyük sorun
        • tüketilmek
        • ikisinden biri
        • ne
        • takılmadan yaşayamıyorsun
        • o güzellik tüketilmeden diyorum
        • unutsak gitsek o
        • sonra
        • bulsak yine
          • sonra yine unutsak
          • yokluğunun değerine
          • vurgu yapmak istiyorum
          • burada
          • plastik çiçekler
          • kullanılıp atılmasın istiyorum
          • budur bence
          • ve bence
          • nihat adamdır
          • su içmeliyim
          • boğazım kurudu
          • klavye kullanmaktan

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Nefes almak için
çıktım şöyle bir.
-nereye!-
Şöyle bir,
resme takıldı kafam.
-takılmadı aslında gömüldü-
Bir gömü kafam..
resimde;
berbat sırıtan bir adam.
ölü kokmuş nefesi
burdan duydum.
-sanki daha önce bir ölüyü yemişim gibi duydum-

bir resimle an paylaşıyorum.
paylaşılan 'an'lar resimlenir,
hadi çek bir resmimizi.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Ay-dınlatamayacaklarına ışık tut-
mana gerek yok di
mi?
sar-ılamayacaklarına koş-
mana da g-
erek yok

İn-san olsa bu kadar sab'rederdi-
kayık olsa çoktan batmıştı-
-bir mutluluk mimiğine
bütün umutlarımı satabilirdim oysa-
daha sonra
Çoğ-
alt-
mak üzere
san-
dığa attım onları-
şimdi
izin verirseniz
-ki verirsiniz-
yüzümü yıkamalıyım

2 Ağustos 2011 Salı

kabataş vapuru ve tam bir sene üzerine

aklımda kalan bir kabataş vapuru. Bir film şeridinden çok farklı hatırlıyorum anılarımı. Sanki o tüm bir senem kabataş vapuruda geçti. Ne daha fazla, ne daha az... Belki bir sandık, ama kabataş vapurunda, sonra bir meyve salatası ama kabataş vapurunda. Geçen seneden buraya geldiğim nokta kabataş vapurunun kadıköy'e varmasından fazla değil, ama geçen seneden bu yana geldiğimiz nokta o kadar uzak ki benden, yine de senden uzak değil, yani bizden uzak değil. Bir an bizden uzaklaştım sandım... Bir an ama... hiç gözbebeğinin içinde kaybolduğun olmuş mudur? hani bir avuç suyu yüzüne çarparsın, çarparsın da sonra aynada kendi gözlerinin içine bakarsın... hiç kayboldun mu gözbebeklerinin içinde... sorduğun muhtemel iki sorudan biri şudur: ne yapıyorum ben? ikincisiyse ne yapacağım ben? işte, bu iki sorunun arasındayım ben fakat bu iki sorudan çok uzağız biz. biz, yani sen ve ben sonra benim yanımdaki seni ve senin yanındaki beni de unutmamak lazım. bu arada, karıştık mı biz? Sence karıştık mı? bir sene geçti ama karıştık mı sence biz?

Aklımda kalan bir kabataş vapuru... bugün bir şeylerin düzgün gitmemesini o vapura, umutlu olmamı sana yoruyorum. değişen bir şey yok buralarda. ben gelemem sen git biraz dolaş...
Gerçeği gösterme telaşı içindeydi aynalar,
ışıklar aynaları yanıltma derdindeydi,
insanlar kendilerini aşağılama niyetindeydi aynalarda!

Bir göz bebeği içinde kaybolduğunuz olmuş mudur?

Işıklar aynaları yanıltma derdindeydi,
sular ışıkları kırma derdinde,
İnsanlar suların içine saklanma derdindeydi; sanırsınız bir intihar!

Bir gözbebeği içinde hapsolduğunuz olmuş mudur?

Sular kırma derdindeydi ışıkları,
Islanma derdindeydi aynı anda bir şeyler,
Aynı birilerinin, birilerini yakma derdinde olduğu gibi

Bir göz bebeği içine saklanmaya çalıştığınız olmuş mudur?