24 Ekim 2010 Pazar

uçur uçurtmacı

umut üzerine yazmayı uzun süre önce bırakmış gibiyim.
kırmızı ceketli eski bir gülümseme hatrına, kalemimden çıkan umut kelimesi..
öyle bi işlemişim ki ümidi yüzüne,
sanki unutmamak için, bir yere not bırakmış gibi..

ve hayat çığrından çıktı, dediğimde, havada bir tane uçurtma yoktu;
-diyecekmiydim bir gün böylesini,
ama dedim işte..-

okulunu seven bir ilkokul çocuğu havasından
uzun süre önce sıyrılmış gibiyim,
kadere 'felek' denilen zamanlara yaklaşmışım;
nefesimden ettiğim küfürleri duymakta,
keşkelerimi çoğaltmaktayım yakın geleceğimde,



kendine bile yetememekten şikayet eden uçurtmacı!
uçurtma anlamını değiştirdi..
eski dilinde şu birkaç kelime acıtıyor kulağını,
-yeniden-
''uçurtmayı uçuramayan uçurtmacı''
''uçurtmayı uçuramayan''

sen yine de kaybetme ümidini..
'uçamayan uçurtmalardan örülü bir hayatım var' deme..
biliyorum zor, ama bul biyerlerden yine o nadide ışığı,
ve herşeyden önce kendine umut ol!
ve uçur uçurtmacı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder