2 Ağustos 2011 Salı

kabataş vapuru ve tam bir sene üzerine

aklımda kalan bir kabataş vapuru. Bir film şeridinden çok farklı hatırlıyorum anılarımı. Sanki o tüm bir senem kabataş vapuruda geçti. Ne daha fazla, ne daha az... Belki bir sandık, ama kabataş vapurunda, sonra bir meyve salatası ama kabataş vapurunda. Geçen seneden buraya geldiğim nokta kabataş vapurunun kadıköy'e varmasından fazla değil, ama geçen seneden bu yana geldiğimiz nokta o kadar uzak ki benden, yine de senden uzak değil, yani bizden uzak değil. Bir an bizden uzaklaştım sandım... Bir an ama... hiç gözbebeğinin içinde kaybolduğun olmuş mudur? hani bir avuç suyu yüzüne çarparsın, çarparsın da sonra aynada kendi gözlerinin içine bakarsın... hiç kayboldun mu gözbebeklerinin içinde... sorduğun muhtemel iki sorudan biri şudur: ne yapıyorum ben? ikincisiyse ne yapacağım ben? işte, bu iki sorunun arasındayım ben fakat bu iki sorudan çok uzağız biz. biz, yani sen ve ben sonra benim yanımdaki seni ve senin yanındaki beni de unutmamak lazım. bu arada, karıştık mı biz? Sence karıştık mı? bir sene geçti ama karıştık mı sence biz?

Aklımda kalan bir kabataş vapuru... bugün bir şeylerin düzgün gitmemesini o vapura, umutlu olmamı sana yoruyorum. değişen bir şey yok buralarda. ben gelemem sen git biraz dolaş...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder