1 Aralık 2016 Perşembe

Sahne aydınlandığında bir kaç eski masa ve sandalyelerin orada olduğu görülür. Sahne biraz daha aydınlandığında dekorun bir kafe olduğu görülecektir. ancak bir ampul patlaması sesiyle sahne aydınlatması ilk haline döner. ilk kişinin girdiğinin tersi yönden kravatlı yahut papyonlu bir beyefendi, yüksek perdeden beyefendi, sanki az sonra önüne gelen kahveyi beğenmeyecek bi tipi varmış gibi duran bir beyefendi içeri girer. ışık bu beyefendinin takibindedir ancak beyefendi ışıktan kaçmaya çalışır, kısa bir yakalamacanın ardından beyefendi pes eder.

Beyefendi: Bir fıkra anlatacak kadar vaktimin olup olmadığını sordular. hay hay dedim. ama gülmezseniz suçlusu ben değilim. kabul edildi. sahnenin arkasına aldılar, bir kaç makyaj yaptılar birkaç düzgün kıyafet verdiler. bir baston elime tutuşturdular. sesi duyunca çık dediler. Hangi ses? diye soracak oldum ki, itin biri itti beni, kendimi burada buldum.

Efenim selamlar, ben bugün burada size bir fıkra anlatacağım. komik olmasını beklemeyin lakin, fıkranın kendisi komik olsa bile ben komik bir adam değilim. biliyorum şurda ayağım takılsa ve düşsem hepiniz daha çok gülerdiniz ancak, tiyatroda esprilerime görsellik katma konusunda oldukça yeteneksizim. bu yüzden anlatacağım fıkranın içinde oldukça garip sesler çıkartmaya çalışacağım ki belki gülersiniz. Ya da iyisi mi hiç uğraşmayayım, size Sosis diyeyim. SOSİS. -cebinden uzun bir sosis çıkartır, seyircilere doğru sanki bıçak tutuyormuş gibi doğrultur.- İşte bu bir sosistir.-kıl herif ona yaklaşana kadar öyle kalır.-



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder